The shepherd and the labourer (Turkish)
Narrator: İbrahim / Καλαμόκαστρο
Çoban ile ırgat (Turkish)
|
Ο τσομπάνης και ο εργάτης (Greek) | Of´t∫arnɯn i er´gatnɯn (Pomak) |
Eski zamanda, çok eski zamanlarda her ahalede zenginner fakirlerden birer çobannan birer de çiftçi tutarlardı. Çiftçilere ırgat derlerdi, çobana da çoban derlerdi. Fakat bu çobannarlan ırgatların yerleri ayrıydı. Hayvannarın yanında ve yahut koyunnarın yanında birer oda, yatıp kalkarlardı orda. Bi gün böyle aylak kalmışlar, işi bitirdikten sona çobannan ırgat görüşürlermiş, pehlivanlık yaparlarmış. Bi güpürtü, bi lapırtı ağlan kadıncaz demiş ağa: kadın demiş, sakın demiş bizim hazineyi çıkarmasınlar bunnar be. Hazine biliysin ?Çıkarmasınnar bunnar. Hayır be demiş adam gene. Unnar oynuylar demiş. İyi ama çöcük duyuy bunu küçük çöcük, altı yedi yaşlarında bi çöcük varmış. Gidiy unnara: heey demiş sakın bizim hazineyi çıkarmayasın. Hayır be kadaşım demiş çıkarmayız hazineyi. Nerde u demiş. Te borda demiş. Haa, gece olduktan sona bu çobannan ırgat bunu, borda dedi demiş,du bakalım bakalım. Bi de bakıylar koca bi teneki altın, orda. Çıkarıylar bunnar bu altını, altınnarı çıkarıylar ama şindi nası üleşçekler. Biri istermiş hepsini alsın, öteki istermiş hepsini alsın. Kaçırıylar bunar şindi uzak bi ormanın içine dalıylar. İy ama acıkmışlar, bi günlük diil. Acıktıktan sona salıy birini öteye, bu ırgat olan çobandan saklıya diye, başka bi yere gidiy, bulunmasın bu diye. Fakat acıkmışa, şimdi ben diy bu çoban ya diy nası bulcam bunu? Yok diy. Haa, ben diy kılık diğiştiriy, kıyafet diğiştiriy, başlıy? Simitçii! Simitçii! Acıktıya. Ha,demiş u da. Çıkaym şimdi ben buna simit alayım karnımı doyurayım. Simitçii gel borey gel, simitçi gel borey gel, haa sen şindi demiş şindi, çobana bu simitçi olan. Yani şindi beni çarıysın ha! Ge bakam borey. Bi de gidiy bakıy, a be demiş sen neye kaçtın. Hayır, be demiş kaçmadım ama, beni korkuttular, bilmem ne yalan malan. Gidiyler şindi simit …o da biraz şey yaptıktan sona, bu ırgat şindi eve kaçıy, evine kaçıy. Kaçtıktan sona, bu nerde , nerde? Evinde gidiy. Evinde gidiy buluy bunu çoban. Çoban diy ki, nerde filan aga beyav. Mesela Hasan aga nerde? Eh, borda çok hasta yatıy, altına da yufka yapmışlar, yufka yapmışlar, çarşafın altına yufkaları koymuş, döndükçe çatır,çatır: Ayy! Kemicikerim, vaay! Kemiciklerim. Bu sefer yufkalar da çatır, çatır kırılırmış. Kırıldıktan sona kemikleri kırılıy gibi sülermiş. Derkeydin bu üledi, büledi ya madem demiş iy oldunen gelcem bak. Gelcek ama bu sefer öldü yapıy, koyi bi, kazıyler bi mezar koyular , bi de boru hava alsına deye koyular. Annamış çoban bunun sahte öldüğünü. Undan sona ben demiş çıkarcam, görcem, dua da dua okucam demiş. Be yapma, etme çıkarıy çık bordan demiş. Neyse niayet paraları kavgalan mavgalan alıyler paraları taksim ediyler. Masal da borda bitiy. |
Παλιά, στα πολύ παλιά χρόνια, σε κάθε λαό οι πλούσιοι προσλάμβαναν έναν τσομπάνη κι έναν αγρότη από τη φτωχολογιά. Τον αγρότη τον έλεγαν εργάτη και τον τσομπάνη τσομπάνη. Όμως άλλη ήταν η θέση των εργατών και άλλη των τσομπάνηδων. Δίπλα στα ζώα ή δίπλα στα πρόβατα έδιναν στον καθένα ένα δωμάτιο, εκεί κοιμόνταν και σηκώνονταν. Μια μέρα που, επειδή τελείωσαν τη δουλειά, ήταν άεργοι, ο εργάτης κι ο τσομπάνης συνεννοήθηκαν και πάλεψαν. Ένας σάλος, μια φασαρία. Λέει ο αγάς στην γυναίκα του: «Βρε γυναίκα, μη τυχόν αυτοί βγάλουν τον θησαυρό μας. Ξέρεις, το θησαυρό; Μη τυχόν τον βγάλουν.» «Όχι βρε, αυτοί παίζουν», είπε πάλι ο άντρας. |
Otna´pre∫, ot ´star’te go´dini, ot ´jatce star’te go´dini na brit dʒuma´jaten i na vrit mi´leten ot vrit se´lana sa ´zimali po edin of´t∫arin i po e´din er´gatin. Selæ´ninɯn za´v’al’ go sa er´gatin. I t∫o´banɯn go sa za´v’al’ of´t∫arin. Alla ´druga jæ ´bila ´rabatɯnɯ er´gat’nune i ´druga of´t∫ar’nune. I pri haj´vanene i pri of´cene, ´daval’ mi hi sa po an´nɯ oda´jɯ. Eij´tam sa ´spali i ei´tam sa ´stanavali. E´din den sa do´vɯr∫ili ´rabatɯnɯ, ne sa i´m’ali ´drugo ´niknɯ da ´prav’ɯt. Of´t∫arnɯn i er´gatnɯn ´sdumili se sa da se ´bor’at. En´na g’ur’ul´tija, en´na fasa´rija... ´Vika a´gano ʒe´nenu hi: “Bre, ´ʒeno, da ne bi da is´karat ´lir’ne ´na∫e? ´Znae∫ kɯt´ri ´liri, da ne bi da hi is´karat?” “Ne, bre, ´tija ig´rajat!”, ´vika pak. ´Bilo jæ en´no ´mɯt∫ko ´dæte, al´tɯ-je´di gu´dini, i ´t∫ulo jæ. ´Hodi ´deno tjah i ´vika: “E, ´vika, da ne bi da is´karate ´na∫eti ´liri!” “Ne bre, ´bratko, ´vikat mu, ne is´karavame ´liri. ´Oti, kɯ´de sa?” – ´pitat go. “Na, ei´tuva!- ´vika ´dæteno. I a´ga se jæ smra´t∫ilo, ei´nuzi of´t∫arin sas er´gatnɯn ´vikat: “´Ret∫e ´dæteto ta sa ej´tuva. ´T∫akaj da ´vid’me!” I a´ga sa ´vide’li, ka´kna da ´vid’at: en´na gu´l’ama tene´kija sas ´liri! Iz´vadat ´lir’ne, ala kak ∫ɯ hi rade´l’at? I e´dinenij ɯn ´iskal da hi ´zeme vrit, i ´drugenijɯn ´iskal da hi ´zeme vrit. Iz´b’agali sa na e´din ba´ir, da´let∫e, oglan´n’al’ sa, oti ne sa ´bili tam za e´din den. A´ga sa oglan´n’ali, of´t∫arnɯn pro´vada ´drugijɯn na´tataku, za da ´najde da ja´dɯt. Er´gatnɯn, oti jæ skril ot of´t∫ar’nɯn ´lirine, ´hodi ta se ´skriva ´drugade. Ala jæ eijs’a oglan´n’al of´t∫arnɯn i ´vika: “Am’ s’a kak ∫ɯ go ´najda? ´Nema go ej´tuva”. “Ha!”- ´vika, pro´men’a ´drip’ne, pre´men’a se ´drugak i zel jæ da ´ruka: “ Torko´laci, torko´laci!” Oglan´n’al jæ er´gatnɯn, “Ha!”, ´vika, “ja da ´izlezam li s’a da si ´zemem e´din torko´lak? Da se ´najadam“. “Torkolak´t∫ija, ´jela ej´tuva!” “Ha”, ´vika torkolak´t∫ijen na er´gatnɯn: “Ejs’a me ´ruka∫, e? ´Jela, de, ej´tuva!” ´Hodi i ´vika mu: “A, bre, ot’ iz´b’aga?” “Ne, bre, ne sɯm iz´b’agal, ama me up´la∫iha.” – ´vika er´gatnɯn. Ne ´znaem ´kolko ana´kiva lɯ´ʒi mu jæ na´redal. Vɯr´v’ɯt i ej´nuzi er´gatin jæ ´storil n’akna i hod’ si na t’ah. A´ga si ´hodi, ´vika of´t∫ar’nɯn: “Kɯd´e jæ, kɯd´e jæ?” I of´t∫ar’nɯn ´hodi na t’ah i na´hada go. “Kɯd´e jæ bre – ´pita of´t∫ar’nɯn – ´eto kɯ´tri a´ga, da re´t∫em, Ha´san a´ga kɯd´e jæ?” “E, ´jatce jæ ´bolen, ej´tuva le´ʒi” – ´vika ʒe´nɯnɯ mu. I pot t∫ar´∫afan sa ´klali is´pet∫eni ´kori i ´kakno se jæ l’opre´vra∫tal, ´vikal jæ: “Ah! ´Kokal’t∫eta mi, ah, ´kokal’kovete mi”. I ´kɯr∫ili se sa lis´tana sɯs ses da hi jæ t∫u´ja. I ´kolkoto se sa ´tro∫ili, toj jæ sɯj ´vikal. “∫ɯ ´dojdam ko´gano se na´pravi!”- ´vika of´t∫ar’nɯn. Do´hada, ala se jæ na´ut∫il ta jæ um´r’al er´gatnɯn. ´Klava, ta mu isko´pavat e´din me´zar i ´klavat mu ´vɯtre i e´din mar´kut∫ za da vɯz´di∫a. Raz´bral se jæ of´t∫ar’nɯn ta go o´vɯrta i go pak ´lɯƷe. ´Vika of´t∫ar’nɯn: “Kak um´r’a? ∫ɯ go ´iskaram da go ´vid’am. ∫ɯ se ´otklan’am za ´nega. “Bre, ne´moj go ´pravi! ”- mu ´vikat. “∫ɯ go ´izvad’am!” – ´vika. Kak´si∫te da jæ, ´setnæ sɯs ´karaneto ´zimat pa´rine i raz´del’at hi. I ´prikaznica sa ´svɯr∫va ej´tuva! |